Osmanlı Devleti söz konusu olduğunda Şeyh Edebalı ve Osman Gazi’nin şahsında başlayan sufi çevre-iktidar yahut diğer bir deyişle tekke-devlet ilişkileri ilerleyen dönemlerde de etkin bir şekilde varlığını sürdürmüştür. Orhan Gazi’nin Geyikli Baba’yla; Yıldırım Bayezid’in Emir Sultan’la; II. Murad’ın Hacı Bayrâm-ı Velî’yle; Fatih Sultan Mehmed’in Akşemseddin’le; Kanûnî Sultan Süleyman’ın Yahya Efendi’yle ve I. Ahmed’in Aziz Mahmud Hüdayî’yle ilişkileri Osmanlı tasavvuf tarihinde önemli bir yer teşkil eder. Diğer taraftan Yazıcızâde Muhammed, Ahmed Bîcân gibi bazı sufilerin ısrarla iktidardan uzak kalmaya çalıştıkları, bazılarının münzevi bir hayat sürmeye çalışırken, Otman Baba, Pirî Baba yahut Pir Ali Aksarâyî örneğinde görüldüğü üzere bir kısmının ise mensubu oldukları kalendermeşrep yapı gereği iktidar tanımaz bir tavır sergilemeleri de yine Osmanlı sufiliğinin bir diğer zenginliği ve karakteristiği olarak değerlendirilebilir. Seyyid Ali Sultan, Emir Sikkînî, Yazıcızâde Kardeşler, Otman Baba, Merzifonlu Piri Baba, Koyun Baba, Seyyid Velâyet, Baba Haydar en-Nakşîbendî, Beşiktaşlı Yahya Efendi ve Lâ’lîzâde Abdülbâki Efendi kitapta biyografilerine yer verilen mutasavvıflardır.