Uluslararası finansal destekli örgütlerin ve sivil toplumun yükselişiyle beraber ulus devletin ortaçağdaki feodal beylikler gibi tasfiye edilmesi gereken siyasal kalıntılar olarak görülmeye başladığını gözden kaçırmamak gerekir. Biz bunu söylemekle demokrasinin hayata geçmesinin ancak örgütlü, liberal özgürlüklere dayalı bir sivil toplumda mümkün olacağına dair inançla ters düşmüş olmamaktayız. Global sermaye anlayışı bir gün ulus devlet gibi, hak ve özgürlükleri de bir maliyet unsuru olarak değerlendirip ihmal etmeye meylettiğinde neler yapılması gerektiğini önceden tartışmanın olağanüstü bir gereksinim olduğu tereddütsüz söylenebilir. Ancak ulus devleti tehdit eden, yakın planda insan hak ve özgürlükleri için henüz tehdit oluşturmayan uluslararası nitelikli bu yeni akımın sadece ulus devlet için değil, aynı zamanda, bireysel özgürlükler açısından doğurabileceği sonuçların Avrupa dışı coğrafyalarda iyi hesaplanması gerekir.