Cannes film festivalindeki dünya prömiyerinden beri Michael Haneke’nin Caché’si çok konuşuldu. Çünkü filmin muammalı ve çok katmanlı anlatımı, seyredenleri yanıtlardan çok daha fazla soruyla baş başa bıraktı. Film, kimliği açıklanmayan birisinin, edebi bir sohbetprogramının sunucusuna kötü niyetli videolar ve çizimler göndermesinin esrarengizliği çevresinde döner.
Haneke’nin, bu filmi her biri kendi bütünlüğüne sahip, fakat içinde, görünmeyen derinlikte katmanların gizlendiği bir toplam oluşturan matruşkalar olarak anlayabileceğimiz iddiasından esinlenen Wheatley, Caché’nin kavranmasına yönelik basit ve tekleştirici bir yaklaşımdan kaçınıyor. Caché’nin ‘aslında’ ne demek istediği konusunda yapılan muhtelif açıklamalarla dolu, çok zengin bir eleştirel yazılar külliyatını araştırıyor: Bir gerilim filmi; sömürgecilik sonrası burjuva suçluluk duygusu, siyasi sorumluluk ve son olarak da, gerçeklik, medya ve ötesi. Wheatley bu iplikleri tek tek sahnelerin ve anların yakın okumaları vasıtasıyla film boyunca takip ediyor.